İnsan dünyaya gelmeden önce Allah (cc) onun rızkını hazırlar. Çocuk dünyaya gelir gelmez ağzını gezdirir anne sütü ile rızıklandırılır. Dünya içinde yaşayan ademoğlu imtihana tabi tutulur, kimisi zenginlikle kimisi fakirlikle imtihan edilir. Zengin kişi malının zekatıyla, sadakasıyla fakirleri gözetmekle mükeleftir.
Allah (cc) insanlara sınırsız rızık verendir. Aracı olmadan vasıtasız olarak insanlara rızık ve yardım göndermeye kadirdir. Fakat Allah'ın sünneti gereği dünya hayatındaki olayları sebeplere bağlamıştır. Bunun için de yardımlarını başkaları vesilesiyle gönderir. Sevdiği kullarını bu yardımları için vesile kılar. Dolasıyla iyilik yapanlar, Allah'ın sevdiği, güvendiği ve itimat ettiği kullarıdırlar. Allah bu vesile ile bu kullarının makamlarını yüceltir. Yaptıkları bu hizmet karşılığında onların zor zamanlarında yardımlarına başkalarını gönderir.çünkü dünya hayatı insanların birbirine ihtiyaç duydukları ve bundan müstağni (gözü gönlü tok, elindekiyle yetinmesini bilen) olmadıkları bir hayattır. Herkes bir gün birbirlerine muhtaç olabilir. Hal böyleyken yetimlere ve muhtaçlara yardım eli uzatmak bir nevi kişinin kendisine yardım etmesi anlamına gelir. Unutmamalı ki kişi ektiğini biçer. Dul ve yetimlere yardım eden bir hikaye anlatacağim şimdi sizlere.
Anlatıldığına göre, soylu bir aileni reisi ölür ve karısıyla kızları ortada kalırlar. Fakir olmalara rağmen, soylarının şerefini düşünerek dilencilik yapmaktan çekinirler. Kendiliğinden hallerini anlayıp yardım eden bir kimse d çıkmayınca, yaşadıkları şehri terk edip garip bir yere göç ederler ve orada terk edilmiş harabe bir mescide yerleşirler. Ondan sonra, kadın kızlarını mescitte bırakıp dilenmek için dışarı çıkar. İlk olarak bir zenginle karşılar ve ona hâlini anlatır. Fakat zengin adam onunla ilgilenmez ve geçip gider. Kadın sonra ikinci bir adamla karşılaşır başına geleni buna da anlatır. Bu adam, önceki adam gibi zengin olmamakla birlikte, bu çaresizlik karşısında kendisine bir sorumluluk düştüğünü anlar ve kadınla beraber mescide gider. Oradan çocukları da alarak hepsini kendi evine götürür ve evin bir kısmını onlara tahsis eder. Gece olunca, önceki zengin adam rüyasında kıyametin koptuğunu, insanların mahşer meydanında toplandığını, Allah Resulü için hamd bayrağı dikildiğini ve bunun yanında büyük bir saray yapıldığını görür. Kendisi.
- Ya Resulullah! Bu saray kimin içindir? Diye sorar.
Allah Resulü (sav) bu saray, gördüğün o fakir aileye sahip çıkan adam içindir der.
Zengin adam, utanç ve pişmanlıkla sabah olmasını bekler. Sabah olunca çıkıp o aileyi nerde olduğunu aramaya başlar. Onlar ikinci adamın evinde olduklarını öğrenince de, hemen onun evine gider ve adama, yetim aileyi kendisinin daha iyi barındırıp bakacağını söyler. İkinci adap tebessüm ederek. Fırsat bir kere kapıyı çalar. Sen ayağına gelen fırsatı kaçırdın. Senin gördüğün rüyayı bende gördüm. Onun için yetim aile bende kalacak der.
Elimizde fırsat varken, Allah'ın bize verdiği ile yetim, fakir ve ihtiyaç sahiplerine yardım edelim.
Zekâtlar ancak fakirlere, yoksullara, zekâtların toplanmasında görevli memurlara, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihâd edenlere ve yolda kalmışlara verilir. Allah’ın bu konudaki kesin emri ve taksimi böyledir. Allah her şeyi hakkıyla bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır. (Tevbe 60)