CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında açılan hapis ve siyasi yasak istemli davanın 22 Kasım’da görülecek duruşmasına yönelik yaptığı açıklamaya tepki gösterdi. Günaydın, "Duruşmayı açıkça yönlendirmeye ve etkilemeye hayret ediyor. Üstelik de bu mesele sadece 7’nci Genel Başkanımıza yönelik değil, ‘hakaret ederlerse sonları önceki genel başkanları gibi olur’ diyerek CHP’nin mevcut genel başkanına ve tüm kadrolarına yönelik bir hakaret eylemi taşıyor" dedi. Günaydın, şunları söyledi:

"Adalet Bakanı’na görevini hatırlatmak da maalesef ki bize düşüyor"

"Bu Meclis, oturduğu koltuklardan aldıkları cesaretle ileri geri konuşan çok bakan gördü. O bakanları da koltuklarını kaybettikten sonra pejmürde halde Meclis lokantasına yemek yemek için gelirken de saptadı. Dolayısıyla haddini bil Adalet Bakanı. Ne 7’nci Genel Başkanımıza ne mevcut kadrolarımıza had bildirmek, Adalet Bakanı’na düşmez. Adalet Bakanı yargıyı temsil ettiğinin farkına varmalı, bu saygınlıkla konuşmalı, hakimleri ve görevdeki mahkemeleri etkilemeye yönelik herhangi bir adım atmamalıdır. Adalet Bakanı’na görevini hatırlatmak da maalesef ki bize düşüyor.”

Adalet Bakanlığı’nın ilgilenmesi gereken ciddi sorunların olduğunun altını çizen Günaydın, Nasuh Mahruki’nin tutuklanması hakkında da şunları söyledi:

“Ne dedi Nasuh Mahruki?’Mevcut yapıda çok ciddi sorunlar vardır. Bu sorunlar çözülmeden elektronik oylama sistemine geçilmesi Türkiye’nin demokrasisi açısından asla yararlı sonuçlar getirmez’ dedi. Bunu söylerken söz diziminde kastını aşan sözler de söylemiş olabilir. Nitekim sözü edilen sosyal medya paylaşımında Mahruki’nin CHP’ye yönelik çok ciddi eleştirileri de söz konusudur. Tutuklama müzekkeresinde ‘gerçeğe aykırı bilgilerle halkı yanıltarak algı oluşturmaya, devletin kurum ve organlarına duyulan güveni olumsuz etkilemeye çalışarak halk arasında endişe, korku ya da panik yaratmak saikiyle hareket ettiği, şüphelinin eylemini sosyal medya hesabından paylaşım yaparak gerçekleştirmesi ve söz konusu paylaşımın birçok kişi tarafından görülebilme imkanının bulunması karşısında aleniyet unsurunun bulunduğu, bunların görüntülenme sayıları dikkate alındığında eylemin kamu barışını bozmaya elverişli olduğu, şüphelinin kaçması, saklanması ve kaçacağı şüphesi…' diye başlayarak tutuklanmasına hükmedilmiş.

"Yargının bu kadar araçsallaştırıldığı dönemden Türkiye bir toplumsal barışla çıkamaz"

Memleketin sokaklarında çocuk katilleri, tecavüzcüleri ellerini kollarını sallayarak dolaşırken, memleket bir narkotik merkezi haline dönüştürülmüşken, adını sanını duymadığımız mafyalar memlekette AVM’lerde hesaplaşma yaparken toplumsal barışı bozmak AKUT’un kurucusu Nasuh Mahruki’ye kalmış bu kararı verenlere göre. Ben ifade edeyim bu sosyal medya paylaşımının içeriğine katılmayabilirsiniz. İçeriğinin suç oluşturmaya yönelik eğer gerçekten bağımsız bir gözlemciyi tatmin edecek bir kararınız var ise buna yönelik bir soruşturma da başlatabilirsiniz. Nasuh Mahruki, Türkiye’nin, dünyanın en yüksek tepelerine, dağlarına tırmanan ve her depremde ‘Beni duyan var mı?’ sözlerinin aslında müellifi olan, fedakarca Türkiye için çalışan bir insanı sosyal medya paylaşımını beğenmediğiniz gerekçesiyle; üstelik de ‘kaçma şüphesi vardır’ diyerek tutuklayamazsınız kardeşim. Sizin bir gün kaçma şüpheniz olabilir, hatta böyle bir şüphenizin olduğundan ben an itibarıyla şüpheleniyorum. Ama Nasuh Mahruki bu memleketin hiçbir yerinden kaçabilecek bir adam değildir. Yazıklar olsun. Bu memleket bu kafayla yönetilemez. Yargının bu kadar araçsallaştırıldığı dönemden Türkiye bir toplumsal barışla çıkamaz.

"İğrenç bir yayıncılık örneği"

CHP PM toplantısı... Toplantıda, yeni parti programı çalışmaları ele alındı CHP PM toplantısı... Toplantıda, yeni parti programı çalışmaları ele alındı

Başta TRT olmak üzere, gerçekten bir kamu yayıncısının asla yapmaması gereken tarafgir ve bence iğrenç bir yayıncılık örneği ile CHP’li milletvekilleri provokatörlükle suçladılar. Ben hem orada televizyonların hem de sosyal medyada yurttaşların çektiği görüntüleri defalarca izledim. Siz de izleyin. Tek bir CHP milletvekili ne bakana ne de AKP’li bir milletvekiline dokunmuyor. Eğer Bakan, birazcık demokratik, birazcık hoşgörülü olabilseydi, birazcık TBMM tecrübesi olabilseydi kendisini orada durdurup ‘Esenyurt’ta belediyenin önünde bizi 15 gün tutmanın nasıl bir duygu olduğunu görün bakalım, bir dakika burada durun da konuşalım’ diyenlere gülerek ‘merhaba arkadaşlar, buyurun konuşalım’ der ve bir dakika sonra içeriye girerdi. O adeta milletvekillerimize kafa atmaya yeltenerek, arkadaşlarımızı iterek,kamerayı tokatlayarak şov yapmaya yeltendi.Üstelik de bu bizim provokasyonumuza dönüştü. Bir provokasyon arıyorsanız seçilmiş milletvekillerini, kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya bırakarak Esenyurt Belediyesi’ne kanunsuz emirlerle 15 gün boyunca sokmayan İçişleri Bakanlığı’nın bizatihi kendisine bakacaksınız. O talimatı veren İçişleri Bakanı’dır. O talimatları polise yönlendiren İstanbul Valisi’dir. Kanunsuz emri veren de uygulayan da anayasal suç işlemiştir. Ama orada CHP’li milletvekilleri Esenyurt’ta kolluk kuvvetleri ile vatandaşın karşı karşıya gelmemesi için her türlü çabanın içerisinde olmuştur.

"İşçi haklarıyla oynamaktan vazgeçin"

Çayırhan’da Türkiye’nin en modern termik santrali var. En modern diyorum, aslında bu termik santral 2020 yılına kadar özelleştirilmiş ve özel sektör tarafından işletiliyordu. 2020’de kamuya alındı. Bütün modernizasyon işlemleri yapıldı ve şimdi yeniden özelleştirilmeye gayret ediliyor. Teklif verme süresi olarak 5 Aralık’ı bildirmişler. 500 madenci kardeşimiz yer altında eylem yapıyor. Artık memleketin taşını, toprağını satmaktan, insanların ekmek parasını çıkarttığı yerleri kapatmaktan, işçi haklarıyla oynamaktan vazgeçin. Türkiye’nin bu yapay gündemleriyle uğraşırken diğer yandan da gerçekten ekonomi en ciddi sorun olmaya ve yurttaşın yaşamını içinden çıkılmaz halde sürdürmeye neden olmaya devam ediyor. Enflasyon rakamlarını 38’de 44’e revize eden Merkez Bankası, buna karşılık hedeflenen enflasyon çerçevesinde asgari ücretin, emekli aylıklarının düşük belirlendiği düzen. Bu kahrolası düzen, yurttaşı nefes alamaz duruma getiriyor.

"Cumhur İttifakı hariç, tüm siyasal partiler, hukuk ve adalet konusunda birleşiyorlar"

Bugün demokrasi tarihimiz açısından çok önemli bir gündür. TBMM’de grubu bulunan, bulunmayan toplam 14 parti var. Bundan AKP, MHP, HÜDA-PAR ve DSP, Cumhur İttifakı’nı oluşturuyor. Bunun dışındaki partiler CHP, DEM, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Yeniden Refah Partisi, EMEK Partisi ve Türkiye İşçi Partisi. Burada saydığım 10 parti, hukuka, adalete aykırı kayyum uygulaması için ortak bir kanun teklifini an itibarıyla TBMM genel evrakına teslim etmiş durumdalar. Grubu bulunan siyasal partiler, kendi grupları adına bu aynı metni teslim ediyorlar. Grubu bulunmayan siyasi partiler, CHP altında imzalarını TBMM’ye teslim etmiş durumdalar. Demek ki Cumhur İttifakı hariç, tüm siyasal partiler, hukuk ve adalet konusunda birleşiyorlar.

"Mustafa Kemal’in askeriyiz' sözüne arkadaşlar tahammül edemiyorlar"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Günaydın, Milli Savunma Bakanlığı’nın teğmen soruşturmasına yönelik açıklamasına ilişkin soru üzerine şöyle konuştu:

"Gerçeği örtmeye yönelik bir açıklamadır. Çünkü 'Mustafa Kemal’in askeriyiz' sözüne arkadaşlar tahammül edemiyorlar. Onlar Harbiyeli çocuklar. Onlar asker çocuklar ve onların bir başkomutanı var onun adı da Mustafa Kemal Atatürk. Dolayısıyla Harbiye’nin tarihinde devamlı olarak kılıç törenleri olmuştur ve 'Mustafa Kemal’in askeriyiz' sözleri bu kılıç çatma törenlerinde kullanılmıştır. Neden daha önceki yıllarda bir disiplin soruşturmasına konu edilmemiştir de bugün törenden sonra AKP’nin sözcüsü ‘büyütülecek bir konu yok’ derken, MHP ‘Bu konu Mustafa Kemal’in saygınlığı açısından bizim de savunduğumuz bir görüştür’ derken Erdoğan’ın konuşmaları sonrası bu konu buraya getirilmiştir. Eğer Erdoğan, ‘bu arkadaşların heyecanını paylaşıyorum ve gözlerinden öpüyorum’ deseydi bu çocukların heyecanı ve memleketlerine güvenleri artırdı. Ayrıca MSB’nin şu konuda bir görüş açıklamaya davet ediyorum. Örneğin sınır ötesi operasyonlara giden askeri araçların içerisinden üzerinde üniforma olan subaylar, astsubaylar bir siyasal partinin simgesini kullandılar. Bunların hangisi için bugüne kadar bir disiplinsizlik gerekçesiyle soruşturma yapıldı? Bu memlekette jandarmada toplu zikir görüntüleri basına yansıdı. Hangisinde bir disiplin soruşturması açtı? Tarikatçı generalin soruşturmasını erteleye erteleye haklarını alarak emekli olmasını sağladın. Bir astsubay kadın imamla cinsel ilişkiye girdi. Bu çürüme nerelerde oldu diye bakacaksan oralara bakacaksın. Mustafa Kemal ve İsmet İnönü iki ayyaş diye tanımlayanların, ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ diye kılıç çatan harbiyelilere tahammül edememesi kendileri açısından normal ama Türkiye’nin anayasal düzeni açısından asla kabul edilemez olduğunu ifade edelim.”

"Erdoğan’dan bu konuda herhangi bir şey duymadık"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli  arasında bir görüş ayrılığı olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Günaydın, "Buna ancak dışarıdan izleyen bir yurttaş gözüyle değerlendirebilirim. Çok açık çağrımız şudur: Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim tarihinde el sıkma meselesinden sonra MHP grubunda yaptığı Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması, Meclis’e gelmesinin sağlanması konusunda Bahçeli’nin söz dizilimini duyduk. Bugüne kadar bu konuda Recep Tayyip Erdoğan’dan bu konuda herhangi bir şey duymadık. Aynı fikirdeyse Erdoğan da bunları sıralasın. Ama an itibarıyla 2015’te bu süreçten ağır yaralı olarak çıkan partisini arkada tutan ve Devlet Bahçeli’yi öne süren bir Recep Tayyip Erdoğan görüntüsü var. Bu görüntü bir rol dağılımı mı yoksa aralarındaki görüş ayrılığından mı çıkıyor bunu bu süreçte göreceğiz. Mesele Türkiye’nin demokrasinin gelişmesi ve kimsenin bu süreçten zarar görerek çıkmamasıdır" ifadelerine yer verdi.

"Cumhuriyet savcılarının bu alanda resen kovuşturma ve soruşturma başlatmalarına asla engel değil"

MHP’den istifa eden vekiller hakkında da konuşan Günaydın, "Türk Ceza Kanunu’nda suç olan bir eylemi kimsenin hafifletmesi mümkün değildir. Bu insanlar altın kaçakçılığı yapmışlarsa MHP’nin kendi parti içi süreçlerinden yararlanarak bunlara yönelik bir soruşturma yürütmesi ve ihraç etmesi kendi bilecekleri bir iştir. Ama bundan Cumhuriyet savcılarının bu alanda resen kovuşturma ve soruşturma başlatmalarına asla engel değildir. Kaldı ki bu insanlar milletvekilleri ise bir suçüstü durumu vardır. Derhal fezlekelerin düzenlenerek Meclis’e gelmesi, dokunulmazlıklarının kaldırılması ve hakkıyla yargılanmaları gerekir. Tabi bunlar MHP vekillerine yönelik. Eski Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı, eski Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı. O da Ankara’da VIP’de eski özel kalem müdürü olan ve yanında bulunan kişinin altın yakalatmasına rağmen elini kolunu sallayarak devam ediyor. Bunlar çürümüşlüğün açık fotoğrafıdır.

Merkez Bankası’nın faiz indirimine gitmemesini de değerlendiren Günaydın, şunları söyledi:

“Merkez Bankası’nın faiz indirimine gideceği konusunda bir beklenti vardı. Ancak gerek Amerikan seçimleri, gerekse enflasyonun bir türlü düşürülememesi Merkez Bankası’nı faiz indiriminden uzak tuttu. Olası bir faiz indiriminin kurda ve reel piyasalarda çok ciddi baskı yaratması ve olumsuz etki yaratmasından korkuyor. Tabi bu Mehmet Şimşek’in bir yıldır uyguladığı dezanflasyon programının iflas ettiğinin Merkez Bankası açısından da teyidi niteliğindedir. Ben Merkez Bankası’nın faiz kararını kendi açısından tutarlı, ancak Türkiye’nin dezenflasyon programı açısından büyük bir soru işareti olarak gördüğümü ifade etmek isterim."

Kaynak: ANKA