Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan, İsrail ile Lübnan arasında yürürlüğe giren ateşkes ve dış politikaya ilişkin olarak, "Bölgemiz kuzeyiyle ve güneyiyle savaşların, çatışmaların, zulümlerin girdabında adeta cayır cayır yanıyor. İşte böyle bir iklimde Cumhur İttifakı olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Türkiye’nin hem siyasi ve ekonomik istikrarını korumanın hem sosyal barışını tahkim etmenin hem de hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü sürdürmenin mücadelesini veriyoruz. Karşımızdaki bu tablo, sadece AK Parti’yle, Cumhur İttifakı’yla sınırlandırılamayacak kadar önemlidir. Siyaset yelpazesinin neresinde olursa olsun kendini bu ülkeye karşı mesul hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi en azından yıkıcı muhalefetten kaçınması gerekir. Türkiye, küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirmektedir. Bininci gününü geride bırakan Rusya-Ukrayna Savaşı ve 14. ayına ulaşan Gazze soykırmı dahil coğrafyamızdaki tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içindeyiz. İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Gazze’de katliamın durması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyorum" dedi.
"Freni boşalmış kamyon misali hakaretler savurdu"
Erdoğan, önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun mahkemede yaptığı açıklamaları eleştirerek, "Ülkemizde maalesef kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcut. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti bu zihniyete rağmen başardık. Bugün de bu hastalıklı anlayışın yeni hezeyanlarıyla uğraşıyoruz. Bunlar için ayırdığımız her vaktin ziyan olduğunu biliyoruz ama biz bunlara hak ettikleri cevapları vermediğimizde densizlik çıtasını yükseltiyor, cüretlerini artırıyorlar. CHP’nin siyasetten tardedilen eski genel başkanının geçtiğimiz günlerde davalı olarak bulunduğu mahkeme salonunda freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler bunun en son örneğidir" dedi. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır"
"Karşımıza çıktığı istisnasız bütün seçimleri kaybeden bu zat, kendi partisi içinde de her türlü hakarete uğrayan şaibeli bir kurultayla devrilip sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bu zat da partisini tekrar kurultaya götürmek için karanlık ittifaklar kurma ve delege avı peşinde koşarken gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor. Üstelik bunu 15 Temmuz ihanetinin faili FETÖ’nün eline tutuşturduğu malzemeler üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi karşısında milli iradeyi savunurken bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ’cülere desteğe gittiğini dün gibi hatırlıyoruz. Daha sonra montaj olduğunu kendi ağzıyla ikrar ettiği FETÖ’nün kasetlerine aylarca partisinin kürsüsünü açtığını unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi tankların arasından sıvışarak gittiği bir evde keyif kahvesini yudumlayarak FETÖ'cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemişti. Milletimizle sırt sırta vererek darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul’daki mitinge gelmiş, ardından yeniden fabrika ayarlarına dönerek FETÖ’cülerin davulunu çalmaya devam etmişti. 14-28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği Amerika’da saatlerce hamburgercide ne yaptığını bir türlü açıklayamadı. Hatırlarsanız ‘Ekonomi gurusu’ diyerek tüm Türkiye’ye reklamını yaptığı bir arkadaşı vardı. Genel Başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna ‘Bay bay’ dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, euroları ise daha sonra İstanbul’da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneği ile karşı karşıyayız. Bu zatın Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları özellikle dile getirdikleri yakışıksız ithamlar en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Aynı zamanda karakter bozukluğunun işaretidir. Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır. Siyasi rekabet başkadır, siyasette kan davası gütmek başkadır. Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat, siyaset sanatını, etiğini, siyasetin teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14 -28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir varta atlattığını daha net görebiliyoruz. Hatasını bir türlü kabullenmeyen bu zat, şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki, sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi ihtiraslarına da alet olmayız."
"Meclis'in ikinci büyük partisi ve kadrolarının hali bu"
Erdoğan, "Ülkenin yaşadığı her sınama, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor. Meclis’in ikinci büyük partisi, bir anlamda iktidarın alternatifi olan parti ve kadrolarının hali bu. Ne liyakat var ne ehliyet var ne de millete hizmet gibi bir dert var. Şu haliyle CHP’ye bakıp da kendisi ve ülkesi adına umut görebilen tek bir vatandaşımız var mıdır acaba? Eskisi ve yenisiyle CHP Genel Başkanlarına, hırsları boylarını aşan belediye başkanlarına bakıp da ülkeyi bunlardan herhangi birine emanet edebileceğine inanan aklı başında bir kişi var mıdır? CHP’ye bakıp da Türkiye’nin milli menfaatlerini dünyanın dört bir yanında hem diplomasinin inceliklerini hem siyasi ve askeri gücünü hem kişisel ilişkilerini kullanarak savunabilecek bir kadro görebilen var mı? Buna rağmen CHP nasıl bu kadar oy alabiliyor, nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor, nasıl bu kadar cüret sahibi olabiliyor? Bunun müsebbibi AK Parti olarak biziz" diye konuştu. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ekonomik sıkıntılar, kimi eksiklerimizle ve yanlışlarımızla birleşince vatandaşlarımızı CHP’ye oy vermek zorunda bıraktı"
"Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizim kimi eksiklerimizle ve yanlışlarımızla birleşince vatandaşlarımızı istemeye istemeye CHP’ye oy vermek zorunda bıraktı. Belki de oy vermediler ama netice ortada. Halbuki CHP, tek parti faşizminden beri hiçbir zaman bu ülkenin milli partisi olmamış, olamamış bir yapıdır. Böyle bir derdi ve gayreti olmamıştır. Bu parti bizi yıllarca hiçbirinin belgesi, temeli olmayan nice konuda yolsuzlukla suçladı. Bizi haksızlıkla, hukuksuzlukla, adaletsizlikle suçlayanlar ellerine imkan geçtiğinde bunların hepsinin de feriştahını yaptılar. Hiç şüphesiz bunların hepsinin de hesabını vakti geldiğinde hem millete hem yargıya verecekler. Nasıl belediye imkanlarını terör örgütünün emrine verenler birer ikişer yargının önüne çıkıyorsa hırsızlar da belgeleri tekemmül ettirildiğinde kendilerini yargının huzurunda bulunacaklar. Hiç kimsenin milleti hizmet için tahsis edilen kaynakları kendi çıkarları için, şahsi emeli yağmalama, har vurup harman savurma hakkı yoktur.
"Konserler üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar buzdağının sadece görülen kısmı"
Konserler üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar buzdağının sadece görülen kısmıdır. Suyun altında çok daha büyük yolsuzluk ve usulsüzlükler vardır. Halkçı belediyecilik sloganı altında nasıl bir soygun düzeni işletildiğini önümüzde dönemde hep birlikte göreceğiz. SSK'ya olan birikmiş borçlarını ödemekten ‘para yok’ diyerek kaçanların, yandaşları zengin etmeye gelince milyarları nasıl bulduğunun milletimiz gayet farkındadır. Bunun hesabını sandıkta benim aziz milletim muhakkak soracaktır. Yolsuzluk yapanlar, hukuk önünde de sonuçlarına katlanacaktır. Bizim şan ve şerefle geçen 22 yıllık kesintisiz iktidarımızda hizmette eksiğimiz, eserde yanlış tercihimiz olabilir ama bunlar gibi beyt-ül malı yağmalama gibi bir sabıkamız yoktur. Seçimlere kadar milletimizin sıkıntılarını birer birer çözerek Türkiye Yüzyılı hedefimizden sapmayarak küresel ve bölgesel gelişmeleri lehimize çevirerek yeniden umutları tazeleyecek ve iktidarımızı sürdüreceğiz.
"Sayın Bahçeli, temsilcisi olduğu misyon adına cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur"
Geçtiğimiz haftalarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin kendisi ve partisinin yarım asrı aşkın kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının Cumhur İttifakı’na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyorum. Tabii bu içten pazarlıklı tipler her zaman olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. 14 Kasım’da yaptığımız görüşme dahil her istişaremizde Sayın Bahçeli’yle sadece iç siyasete değil, dış politikaya dair pek çok konuyu samimiyetle ele alıyor, fikir teattisinde bulunuyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle mutabakat halindeyiz. Sayın Bahçeli, temsilcisi olduğu misyon adına cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur. Biz de milletimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetme sorumluluğunu verdiği Cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız, değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan yürütüyor.
"Karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor"
40 yıldır milletimizin başına musallat edilen terör belasını uhdemizde bulunan tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlıyız. Türklerle Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza terörün, şiddetin olmadığı, dağa yaslanan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. Terör örgütü, küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu rolünden vazgeçmedikçe nerede olursa olsun başını ezmeye devam edeceğiz. Terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden parti, örgütün güdümünden kurtulup Türkiye partisi olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediği müddetçe mahşeri vicdan ve hukuk önünde hesap vermeye devam edecek. Bunlar, terör örgütü mensuplarını belediyelere yerleştirme gayretinde olunca tabii ki hukuk sizi hesaba çekecek. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken yedeğine terör örgütün alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz. Sayın Bahçeli’nin ortak siyasi vizyonunu yansıtan ortak çağrısından sonra hem Kandil’den hem DEM Parti’den gelen ilk açıklamalar, her iki yapının da hala aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Bu kafanın mutlaka değişmesi gerekiyor. Karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bu zorluklarına rağmen ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil, geleceğe odaklanan uzun menzilli bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz. Bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır."