TBMM Genel Kurulu'nda, Yeni Yol grubunun 'kayyum uygulamalarının araştırılması' amacıyla verdiği grup önerisi reddedildi. Önerinin gerekçesini açıklayan Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Bülent Kaya şunları söyledi:
"Türkiye'de Belediyeler Kanunu'nun 2005 yılında AKP iktidarında değiştirilmiş bir hali var. Dolayısıyla belediyeler açısından 2016 olağanüstü hal rejiminden öncesi ve sonrası diye bu konuyu ikiye ayırmak lazım. Darbeci Kenan Evren tarafından ve sadece demokratik düzene geçmek için vatandaşlarımızın kerhen evet dediği anayasadır. Bu anayasanın bile gerisine düşen bir uygulamayı 2016 yılından beri yapıyoruz. 2016 yılındaki darbe girişiminden önce Türkiye'de sınırlı da olsa bir hukuk varken dahi belediye başkanları sadece görev suçlarıyla ilgili olarak geçici olarak uzaklaştırılabiliyorlardı. Bu halde dahi meclis kendi içerisinden bir başkan seçiyordu. İktidar bir belediye başkanı dayatmıyordu. Ama OHAL döneminde bir kanun hükmünde kararname ile bir düzenleme yapıldı. Buna göre; bir belediye başkanı terör örgütüne yardım yataklık ya da propaganda suçuyla hakkında bir soruşturma başlatıldıysa onun yerine İçişleri Bakanı bir kayyum atıyor. Bunu 1982 darbe anayasasının bile gerisine düşen bu uygulamayı savunmak hakarettir."
"Kayyum rejimi bir idari tasarruf değildir"
İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ise şunları söyledi:
"Kayyum atamaları AKP'nin hukuk tanımaz yönetim anlayışının en net göstergelerinden biridir. Eğer bir belediye başkanı gerçekten yasa dışı işlere bulaşmışsa hukuki süreç işletilir. Ancak görüyoruz ki kayyum uygulamaları hukuki bir zeminde değil tamamen siyasi saiklerle hayata geçirilmektedir. Eğer mesele hukuksuzlukla mücadele etmekse neden sadece muhalefet belediyeleri hedef alınıyor? AK Partili belediyelerde yaşanan yolsuzluk, rant düzeni, usulsüzlükler neden görmezden geliniyor? Çok iyi biliyoruz ki mesele yolsuzluk değil muhalefeti sindirmek."
DEM Parti Hakkari Milletvekili Vezir Coşkun Parlak ise "Bu iktidar belediyelere el koymakta gösterdiği hızı Bolu yangın felaketinde de gösterseydi hayatını kaybeden 78 insan bugün aramızda olacaktı. İktidar mensupları bu durumu 'geçici görevlendirme' söylemleriyle hafifletmek istiyor. Bu nasıl bir geçiciliktir ki belediyelerimize son dokuz senenin yüzde 80'ini bir sömürgecilik uygulaması olan kayyum işgali altında geçiriyor? Kayyum rejimi bir idari tasarruf değildir. Bu düpedüz Kürt halkına düşmanlıktır" dedi. Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Siirt'te irade gasbından sonra belediye binasına bayrak asmışlar. Sanki sefere çıkmışlar da belediyeyi fethetmişler. O belediyede hiç kimsenin bayrakla derdi olmadığını sizler de biliyorsunuz. Asıl sizin Kürt halkıyla bir derdiniz var. Yaptığınız hırsızlığı, gasbı, her türlü pis işi de bayrakla örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Dünyanın bütün bayrak imalatçıları bir araya gelse sizin suçlarınızı kapatacak büyüklükte bir bayrak yapamaz."
"Ülkemizdeki her vatandaş bir saat sonra ne olacağının endişesiyle bir çıkmaza sürükleniyor"
CHP Muğla Milletvekili Süreyya Öneş Derici ise şunları söyledi:
"Ülkemizdeki her vatandaş bir saat sonra ne olacağının endişesiyle bir çıkmaza sürükleniyor. Ülkedeki her vatandaş iktidarın hangi konuda anayasayı ihlal edeceğini, hangi hukuk kuralını çiğneyeceğini, hangi ihmallerde canını kaybetme ihtimali olduğunu tasavvur etmeye çalışıyor. Bu ülkede en sıradan vatandaş bile telefonlarının dinlendiğini düşündüğü için konuşmaktan imtina ediyor. Son seçimlerde tekrar iktidara gelmenin kibrine kapılan bu yönetim 'senin ne istediğin ve durumda olduğun önemli değil' diyerek elinde tuttuğu yargı sopasını her gün birilerine savurarak itaat eden bir toplum yaratma isteğini net olarak ortaya koymaktadır."