Şanlıurfa

Vuran Üstadı anlattı: Bir saat bir kır gezisine çıkarmaya müsaade etmediler

Çağın önemli müceddidlerinden biri olan Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatıyla ilgili Harran Ovası mikrofonlarına konuşan Hayrat Vakfı İl Temsilcisi Faysal Vuran, onun kişiliği ve mücadelesi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Üstad Bediüzzaman’ın hayatı boyunca hep zorluklarla mücadele ettiğini ifade eden Hayrat Vakfı İl Temsilcisi Faysal Vuran, Üstad’ın hayatı boyunca fedakârlıkla ve vefakârlıkla hep davasına hizmet ettiğine dikkat çekti.

Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı küçük bir köy olan Nurs’ta doğan Üstad'ın dünyaya nur saçtığına dikkat çeken Vuran, Bediüzzaman’ın yıllar önce dile getirdiği kardeşlik mesajına bugün daha çok ihtiyaç duyulduğuna vurgu yaptı.

Vuran, Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin İslam hizmetleri noktasında asra damgasını vuran bir şahsiyet olduğunu vurguladı.

Küçük bir köyden büyük bir âlimin çıktığına dikkat çeken Vuran, Üstad Bedizzaman’ın fikirlerine sahip çıkılması gerektiğini belirtti.

 “Dünya hayatını iman ve Kur'an hizmetinde sarf eden bir şahsiyet”

Vuran, “Yaklaşık 84 yıl dünya hayatını iman ve Kur'an hizmetinde sarf eden koşturan bir şahsiyeti tanıyoruz. Bediüzzaman hazretleri Bitlis'in Hizan ilçesi Nurs köyünden çıkmış. 1876 yılında doğmuş. Osmanlı'nın son döneminin yıkılışına şahitlik yapmış. 600 yıl dünyaya hükmeden bir imparatorluğun ve bir devletin yıkılışına şahitlik etmiş. Kurulan yeni bir Cumhuriyet Devleti'nin kurulmasına bizzat şahitlik yapmış ve bu maceraları yaşamış bir şahsiyeti görüyoruz.” dedi.

“Bütün hayatı esaret zindanlarında, memleket mahkemelerinde ve idam sehpalarında geçen bir şahsiyeti görüyoruz”

Üstad Bediüzzaman'ın bütün hayatını milletin imanı ve selameti için sarf ettiğini belirten Vuran, “Kendisinin ifadesiyle bütün hayatı hep mücadeleyle geçmiş. Dünyevi bir mükafat, bir beklenti içinde olmamış. Üstad Bediüzzaman Hazretleri bütün bu kabiliyetleri zekasıyla yani zekâvetiyle, gayretiyle, çalışmasıyla ve ilmiyle bütün bu hayatını bu asırda ehli imanın, Müslümanların hususen iman yani iman zafiyeti noktasındaki problemlerini çare aramaya sarf etmiş. Ehl-i İman gençlerinin imandan kurtulmasına gayret etmiş. İçtimai hayat dediğimiz toplumun, Ehl-i İman’ın, Müslümanların içinde bulunduğu bu sıkıntılara çare üretmeye çalışmış. Ruslarla yapılan savaşlarda gönüllü Alay Komutanlığı yapıp günlerce, aylarca bizzat cihat etmiş bir komutan olmuş. Zaman gelmiş tedrisat yapmış. İlim talebeleri yetiştirmiş. 1950'li yıllara geldiğimizde o dönemin nüfus verilerine göre sayıları 500 bin 600 bin civarına ulaşmış. Bir nesli yetiştirmiş. Bu yetmemiş ortaya 130 adet risaleyi yazarak telif etmiş bir zatı görüyoruz. Bütün hayatı çilelerle, sıkıntılarla, harp meydanlarında, esaret zindanlarında, memleket mahkemelerinde ve idam sehpalarında geçen bir şahsiyeti görüyoruz. Rabbim bizi hakkıyla ona talebe eylesin.” şeklinde konuştu

“O’na dünyevi olarak hiçbir rahat yüzü yaşatmadılar”

Üstad’ın dünya da hiç rahat yüzü görmediğini ifade eden Vuran,

“Onun bu çalışmalarını ve gayretlerini maalesef kabul etmek istemeyen dönemin idarecileri ona dünyevi olarak hiçbir rahat yüzü yaşatmadılar. Talebesini ifadesiyle ‘bir saat bile bir döşek de rahat yatırmadılar.’ Yeri ya hapishaneler oldu ya sürgünler oldu. Bir saat bir kır gezisine çıkarmaya müsaade etmediler.” ifadelerini kullandı.

Urfa halkı Bediüzzaman'a ve Risale-i Nura sahip çıkmış”

Üstad Bediüzzaman'ın Şanlıurfa'ya değer verdiğini belirten Vuran,

“Bediüzzaman Hazretlerini 23 Mart 1960 yılında bir gece sabah kalkıp beni Urfa'ya yetiştirin demiş. Yakın talebelerine İbrahim Aleyhisselam'ı rüyasında gördüğünü ve kendisini çağırdığını söylemiş. İlden dışarı çıkacak ise izinli çıkması gerekir. Ama o kadar vakti yok ki Urfa'ya geliyor. Ben Urfa'da ölmeye geldim diyor. Urfa’da vefat etmeye geldim diyor. 3 gün boyunca burada kalıyor. Urfa halkını çok seviyor. Bediüzzaman Hazretlerinin Urfa ile alakalı bir mektubu da var. Urfa halkına, mezarda yatanlarına ve çoluk çocuklarını dua ettiğini söylüyor. Ben her sabah onlara dua ediyorum diyor. Urfa taşıyla toprağıyla mübarektir diyor. Evet gerçekten Urfa halkı da çoluk çocuğuyla Bediüzzaman'a sahip çıkmış. Risale-i Nura sahip çıkmış.” diye konuştu

“Dünya hayatında onu rahat bırakmayan o idareciler kabrinde de onu rahat bırakmıyorlar”

Bediüzzaman hazretlerini Urfa'dan çıkarıp Isparta'ya götürüyorlar. Ama orada da tam olarak nereye defnedildiği bilinmiyor” diyen Vuran şöyle devam etti:

Onu anlamak, onu idrak etmek ve davasını idrak etmeye çalışmak hepimizin vazifesi. 23 Mart 1960 yılında vefat ediyor. Dergâh hazinesine caminin yanındaki yere defnediliyor. Burada 111 gün metfun kalıyor. Askeri yönetimi maalesef 27 Mayıs ile ülkeye el koyuyor. Dünya hayatında onu rahat bırakmayan o yapı ve idareciler kabrinde de rahat bırakmıyorlar. Bediüzzaman hazretlerini Urfa'dan çıkarıp Isparta'ya götürüyorlar. Ama orada da tam olarak nereye defnedildiği bilinmiyor.”

“Dünyadan kendisinden bir şey beklenilmesini istenmeyen o zat, kabrinden de bir şey beklenmesini istememiş”

Said Nursi’nin mezarı ile ilgili Risale-i Nur’da yazdığı mektuba değinen Vuran,

“Kendisinin 1920'lerde kaleme aldığı bir mersiyesi şu anda Şanlıurfa’nın o kabristanında başucunda yer alıyor. Rahmet-i İlahiyye’den kabrinin bilinmesini istememiş. İhlası ve Rızâ-yı İlahî’yi esas almamız lazım. Dünyadan kendisinden bir şey beklenilmesini istenmeyen o zat, kabrinden de bir şey beklenmesini istememiş. Beni Allah bilsin, Rabbim razı olsun demiş. Gerçekten de öyle bir hizmet yapmış. Rabbim bizleri de inşallah hakiki talebe eylesin. İstifade etmeyi nasip eylesin inşallah. Bizim böyle zatları idrak etmemiz lazım. Onlar ne yapmaya çalışmışlar diye sorup onların yolunda gitme gayreti içerisinde bulunmamız lazım. Sevgili üstadımızı rahmetle yad ediyoruz. Allah hepsine rahmet eylesin inşallah.” dedi.

{ "vars": { "account": "G-3SZQ7JT08Q" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }