Artvin'in Arhavi ilçesinde 8 Aralık'ta meydana gelen heyelan, bölgedeki ulaşımın aksamasına neden olurken, Giresun’dan Batum’a gitmekte olan bir araçta bulunan dört kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Bu olay, Karadeniz Sahil Yolu Projesi'nin yapısal sorunlarını ve bölgedeki doğa olaylarına karşı alınmayan önlemleri bir kez daha gündeme getirdi.
TMMOB Artvin İl Koordinasyon Kurulu Temsilcisi Tolga Odabaş, Karadeniz Sahil Yolu yapım süreciyle ilgili 2005 yılında dava sürecinin başladığını hatırlatarak, şunları söyledi:
''Karadeniz Sahil Yolu Projesi'ndeki heyelan riski, Arhavi’nin Kıyıcık mevkiinde yakın zamanda meydana gelen heyelanla tekrar gündeme geldi. Hatırlatmak gerekirse, Karadeniz Sahil Yolu Projesi 2007 yılında tamamlanmıştı. 2005’te dava süreci başlamıştı ve bu davanın müdavimlerinden Cihan Eren’i bir kez daha anmak gerekiyor. Hatta 2013 yılında, Fındıklı ve Ardeşen kısımlarındaki sahil yolunun imar planları iptal edildi ve bu bölümler aslında sıkıntılı alanlar. Ancak Karadeniz Sahil Yolu’nun tamamı düşünüldüğünde, o iki kısımda yapılan değişiklikler yeterli olmadı ve bu konuda hiçbir çalışma yapılmadı.
''Mühendislik tasarımlarındaki eksiklikler''
Bizim yolla bir derdimiz yok. Milletin seyahat özgürlüğüne engel olacak bir durumumuz zaten söz konusu değil. Burada dikkat çektiğimiz nokta, oradaki mühendislik işlemleri. Denize ulaşmayan derelerin kapatılması, yapılan mühendislik ve mimari tasarımların eksikliği ve birçok diğer faktör bizim eleştirdiğimiz noktalar. Bugüne geldiğimizde maalesef dört tane genci kaybettik. Bu sayı daha fazla da olabilirdi. Sahil yolu hattında heyelanların olduğu yerler belli. İşin acı tarafı da şu ki, yerler biliniyor ve levhalar bile asılmış. Fakat maalesef afetle mücadeledeki dört aşamadan ikisi sürekli unutuluyor ya da yapılmak istenmiyor. Bu iki şey; önlem ve hazırlık. Bu ikisi yapılmayınca geriye kalan iki aşama müdahale ve iyileştirme aşamaları kriz ortamına yer açıyor. Bu tür olayların önlenebilmesi için teknolojiden daha fazla yararlanılmalı. Günümüz teknolojisi, havadan fotoğraflar, uydu görüntüleri ve SAR teknolojisi ile yer hareketlerini milimetre hassasiyetine kadar tespit edebilir. Bu teknolojiyi neden kullanmıyoruz? Bu tür hareketlilikler önceden tespit edilebilir ve faciaların yaşanması engellenebilir.''
''Geçmişte de benzer olaylar yaşanmıştı”
Heyelanın olduğu alandaki hava fotoğraflarını incelediklerinde, o bölgedeki çaylık alanların dikkatlerini çektiğini belirten Tolga Odabaş, ''O bölgenin şevinin eğimi çok dik ve burada daha önce de heyelanlar yaşanmış. Bu aslında potansiyel bir tehlike. Benzer acı olaylar geçmişte de yaşandı. Örneğin, 2015’te Hopa'da sel felaketi sırasında yaşanan heyelanlarda, vatandaşların çaylıkları ve evlerinin üstüne toprak düşmüştü" dedi.
''Bilimden faydalanmak bence akıl karı bir iştir''
Tolga Odabaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kentimizde ve çevre illerde üniversitelerde mühendislik alanında çalışan insanlar var ve ürettikleri makalelerle, bilimsel verilerle yaşadıkları kente ve ülkeye faydalı olma çabasındalar. Fakat maalesef, mülki idari amirler bu bilimsel verilerden neden faydalanmıyorlar, neden bunlardan yararlanmak istemiyorlar bu noktada büyük bir soru işareti var. Sonuçta, bizler bu kente dair plan haritalarını çıkarmışız, sel ve taşkın risk haritalarını hazırlamışız. Bunun gibi farklı mühendislik alanlarında çalışan bilim insanları, çeşitli endişelerini dile getirmişler ve bu bilgilere dayanarak alınacak önlemler, yönetilen kentte işleri kolaylaştıracaktır. Bilimden faydalanmak bence akıl karı bir iştir."