TÜRK-İŞ, ekonomik sorunlara dikkati çekmek için Ankara'da "Zordayız, geçinemiyoruz" başlıklı açıklama yaptı. TÜRK-İŞ Genel Merkezi önünde yapılan basın açıklamasında, Genel Başkan Ergün Atalay, Meclis açıldıktan sonra Ankara'da geniş kapsamlı bir miting düzenleyeceklerini bildirdi.
Atalay, şunları söyledi:
"İl temsilcilerimiz Türkiye'nin her yerinden anlattılar. Dediler ki, 'zordayız, geçinemiyoruz.' Öyle bir noktadayız ki ocak ayında aldığımızı, nisan ayında alamıyoruz. Böyle bir vergi sistemi dünyanın hiçbir yerinde yok. 30 bin liralık maaşın 4 bin lirası vergiye gidiyor. Adil değil, ucube bir sistem. Haftaya Trakya'da miting yapacağız. Daha sonra Zonguldak’a gideceğiz. Birçok sendikayla görüştük. 2025 bütçesi açıklanmadan önce, Meclis açıldıktan sonra Ankara’da olacağız. Türkiye’nin en büyük mitingini yapacağız. Hangi görevde olursa olsun herkesin adil olması gerekiyor. Kalem ellerinde diye siyasetçilere yancılık yapmasınlar. Emeklinin, taşeronun, staj mağdurlarının, kadınların gözü bu binada. Oyun çağında olan çocuklar şu an pamukta, fındıkta çalışıyor. Bu çocukların okullarda olması gerekiyor. O çocukların çalışmasına izin verilmemeli. Bu taleplerimizi dinleyin, sıkıntılarımızı giderin. Siz duyana kadar 81 ilde söylemeye devam edeceğiz. Bu ülke 100 senedir patronların kontrolünde. 6 ay sonra sözleşme görüşmeleri başlayacak. Grev istiyorsanız en önde giderim. Çalışma hayatında sıkıntılar hat safada. Ben 30 senedir böyle bir ekonomik sıkıntı görmedim. Savaşın, Kovid’in, depremin farkındayım ama ekonominin kötü yönetildiğinin de farkındayım."
"Her şeyin fiyatı 2 katına çıkarken, işçinin, emeklinin, yoksulun geliri yerinde saydı"
Daha sonra basın bildirisini okuyan TÜRK-İŞ Ankara İl temsilsi Nihat Zengin, şunları kaydetti:
"Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, güvencesiz çalıştırma ve kayıt dışı istihdam gibi sorunlar, başta işçiler olmak üzere, toplumun büyük bölümünün yaşam şartlarını ağırlaştırmaktadır. Yani mutlu bir azınlık dışında halkımız geçim sıkıntısıyla mücadele etmektedir. Bugün burada, yaşanan sorunlara dikkat çekmek ve bir an önce harekete geçilmesi için uyarıda bulunmak amacıyla toplandık. İşçinin, yoksulun dayanacak gücü kalmadı. Büyükşehirlerde ev kiraları ortalama 15 bin liranın üzerine çıktı. İnsanlar, yüksek kiralar sebebiyle, sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalıyor. Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine, tepeden tırnağa her şeye her gün zam gelmeye devam ediyor. Geçen ay elektrik, bu ay da doğalgaza yüzde 38 zam geldi. Önümüzdeki ay okullar açılacak. Eğitim masrafları altından kalkılamaz bir hal aldı. Analar, babalar 'çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz' diyor. İşçiler çocuklarının eğitim masraflarını şimdiden kara kara düşünüyor. Yılbaşından günümüze kadar iğneden ipliğe her şeyin fiyatı 2 katına çıkarken, işçinin emeklinin, yoksulun geliri yerinde saydı" dedi.
"Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum fark vardır"
TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranlarına tepki gösteren Zengin, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Açıklanan enflasyon oranlarının kabul edilebilir bir yanı yoktur. Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum fark vardır. İşçilere, emeklilere yapılan düşük zamlar, her geçen gün yoksulu daha da yoksul hale getirmektedir. İşçinin alım gücü hızla düşmektedir. İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozulmaktadır. Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa'da birinci, dünyada 28. sıradadır. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu eşitsizlik daha da artacaktır. Enflasyonun yükselmesinde hiçbir sorumluluğu olmayan işçilerin enflasyonu düşürmek için de fedakârlık etmesi beklenmemelidir. Bu nedenle Tasarruf Tedbirleri Genelgesiyle çalışanın servis ve diğer haklarının kaldırılması kabul edilemez. Servis ve diğer haklar toplu iş sözleşmesi ile elde edilmiş kazanımlardır. Bunun genelgeyle ortadan kaldırılması, başta Anayasa'nın ilgili hükümleri olmak üzere, ILO normlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Tasarruf, çalışanın servis ve diğer haklarının elinden alınarak değil kamuda ki israfın engellemesi ile sağlanmalıdır.
İşçiler enflasyonun nedeni değil, mağdurudur. Enflasyonun bir an önce gerçek oranlarıyla açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır.
"Gelir vergisi basamak ve oranları acilen güncellenmeli"
Ülkemizde gelir adaletini sağlamak için vergi sistemindeki adaletin sağlanması gerekmektedir. Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler, Topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeli ve kazançları oranında vergi ödemelidir. Çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınmalıdır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir. Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmiştir. Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmektedir. Yılda fazladan bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir. Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır. İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergi hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemektedir. İşçiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır. Gelir vergisi oranı bütün işçiler için yüzde 15'de sabitlenmelidir. İşçilerin sosyal haklarından vergi kesilmemelidir."