Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM 79’uncu Genel Kurulu’na katılmak üzere bulunduğu New York’taki Türkevi’nde ABD'li düşünce kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi. Erdoğan, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaşanan katliamı içleri kanayarak takip ettiklerini belirtti. İsrail'in saldırılarında hayatını kaybeden 41 bini aşkın Gazzeli sivilin üçte ikisinin kadın ve çocuklardan oluştuğunu kaydeden Erdoğan, “Gazze'de tam anlamıyla bir insani felaket yaşanmaktadır. 1,9 milyon insan yerlerinden edilmiş durumda” ifadelerini kullandı.
“Uluslararası toplum İsrail üzerinde baskılarını yoğunlaştırmalı”
İnsanların acil ihtiyaç duyduğu yardımların sadece dörtte birinin girişine izin verildiğini belirten Erdoğan, Gazze halkının sadece bombalarla değil, açlıkla, ilaçsızlıkla, susuzlukla da katledilmeye çalışıldığını anlattı. Kalıcı ateşkesin sağlanması ve insani yardımların engelsiz akışının temininin öncelikleri olduğunu ifade eden Erdoğan, “Netanyahu hükümeti savaşı bölgeye yaymak için her yolu denemektedir. Buna fırsat verilmemesi gerektiğini her fırsatta söylüyoruz. Uluslararası toplumun İsrail üzerindeki baskıları yoğunlaştırması şarttır” dedi.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın herkesin gözleri önünde büyük bir insani trajediye dönüştüğünü dile getiren Erdoğan, “Savaşın başından itibaren adil bir barışın tesisi için gayret gösterdik, gösteriyoruz. İstanbul'daki müzakereler, Türkiye'nin sergilediği aktif rolün başarısını kanıtlamıştır. Ancak bu çabaların amacına ulaşması belli lobiler tarafından istenmedi. Biz her halükarda savaşın daha fazla yıkıma yol açmadan sona ermesi için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız” ifadelerini kullandı.
“Terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadele sadece Türkiye’nin değil bölgenin güvenliği için”
Azerbaycan ve Ermenistan ile Güney Kafkasya'da kalıcı barış ve istikrar adına önemli bir fırsat yakaladıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkanlar'da yürüttükleri yapıcı diplomasi ve Ortadoğu'da barış, istikrara yönelik girişimler sayesinde bölgesel rollerini pekiştirdiklerini kaydetti. Erdoğan devamında, “Komşularımız Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğünü desteklerken bu iki ülkenin topraklarından ülkemizi hedef alan her tür tehdide karşı kararlılıkla mücadele ediyoruz. PKK, PYD, YPG, DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadele sadece Türkiye'nin değil bölgenin de güvenliği içindir” değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye-Amerika ilişkilerinde son dönemde yaşanan olumlu havadan memnuniyet duyuyoruz" diyen Erdoğan, ikili ilişkilerin kapsamlı şekilde ele alındığı stratejik mekanizmanın son toplantısının Mart ayında Washington'da düzenlendiğini anımsattı. Erdoğan, bu toplantıda terörle mücadeleden savunma sanayine, enerjiden iklim ve çevre konularına kadar yeni istişare mekanizmalarının tesis edildiğini kaydetti.
“CAATSA yaptırımları ve F-35 programından çıkarılmamız müttefiklik ruhuna aykırı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl ticaret hacmimiz 30 milyar doları geçse de biz bu rakamı 100 milyar dolar seviyesine çıkarabileceğimiz kanaatindeyiz. Milli güvenliğimizi ilgilendiren bazı konularda Amerikan yönetimiyle görüş ayrılıklarımız halen devam ediyor. Amerikalı dostlarımızla her vesileyle PKK, PYD, YPG ve FETÖ'ye verilen desteğin sonlandırılmasına dair beklentilerimizi paylaşıyoruz. NATO müttefikimiz Amerika'nın Türkiye'ye yönelik uyguladığı tedbirler ve savunma sanayi kısıtlamaları güven duygusunu menfi şekilde etkiliyor. CAATSA yaptırımlarının ve F-35 programından çıkarılmamızın müttefiklik ruhuna aykırı olduğu da çok açıktır” diye konuştu.
“Batı dünyasıyla işbirliğimizi geliştirirken doğuyu ihmal etmiyoruz”
Kongrede bekleyen savunma sanayi ihraç lisans başvurularının bir an önce sonuçlandırılmasının isabetli olacağını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:
“5 Kasım'da düzenlenecek olan Amerika başkanlık ve kongre seçimlerini tüm dünya gibi biz de yakından takip ediyoruz. Seçimler sonucunda Başkan kim olursa olsun Amerika'ya bakışımız ve ilişkilerimizdeki üst düzeyli diyaloğumuz değişmeyecektir. Türkiye, NATO'nun en güçlü müttefiklerinden biridir. Aynı zamanda Avrupa Birliği'ne tam üyelik perspektifi olan bir ülkeyiz. Batı dünyasıyla işbirliğimizi geliştirirken, doğuya ihmal nazarıyla bakmıyoruz. Batı dünyasıyla işbirliğimizi geliştirirken doğuyu ihmal etmiyoruz. Gerek Şangay İşbirliği Teşkilatı, gerek BRICS, gerekse ASEAN ile diyalog zemininizi güçlendirmekte kararlıyız. Bu konuda son dönemde kritik adımlar attık. Çok farklı bir iklim yakaladık. Ülkemizin çıkarlarını merkeze alan Türkiye eksenli bir anlayışla farklı bölgesel teşkilatlarla işbirliğimizi daha da ilerleteceğiz.”