Yargıtay'da yeni adli yıl açılış resepsiyonu yapıldı. Resepsiyona Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AYM Başkanı Kadir Özkaya, AYM üyeleri, Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, Yargıtay Üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, resepsiyonda basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 

Bakan Tunç, yeni anayasa sorusuna ilişkin "Katılımcı kapsayıcı bir anayasayı bu ülke yapabilir, bu meclis yapabilir ve ön yargıları bırakarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde siyasi partilerimiz, milletvekillerimiz büyük bir uzlaşmayla bir toplumsal sözleşmeyi ortaya çıkarırlarsa milletimize olan borcu ödemiş oluruz" dedi. Tunç şöyle devam etti: 

"Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir uzlaşma sağlandığında inşallah yeni anayasa olur. Bu milletimizin hakkıdır ve anayasa yapıcı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin millete olan borcudur. Bu borcu yerine getirmek milletvekillerimizin ve siyasi partilerimizin görevidir. İnşallah bu borcu yerine getiririz. Darbe anayasasıyla Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başlamak ülkemiz açısından maalesef çok olumsuz bir durum. Bu olumsuzluğu düzeltmek de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin elinde, geniş bir kesimin görüşleri alınır, uzlaşmacı, katılımcı kapsayıcı bir anayasayı bu ülke yapabilir, bu meclis yapabilir ve ön yargıları bırakarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde siyasi partilerimiz, milletvekillerimiz büyük bir uzlaşmayla bir toplumsal sözleşmeyi ortaya çıkarırlarsa milletimize olan borcu ödemiş oluruz. Çünkü Anayasamız bizim bir darbe anayasası, vesayetçi ruha hala sahip. İçerisinde reform sayılabilecek çok önemli düzenlemeler yapıldı, değişiklikler yapıldı. Yargıyla ilgili yapıldı. Hükümet sistemiyle ilgili yapıldı. Hak arama yollarının genişletilmesiyle ilgili yapıldı. Temel hak özgürlüklerin genişletilmesi ile ilgili çok önemli reformlara sahne oldu anayasamız. Ama tabii bu çok sayıdaki değişiklik de mesela 2012 yılında yaptığımız bireysel başvuru düzenlemesi 82 Anayasasıyla bazı çelişen maddeleri iki yüksek yargı kurumumuz, Anayasa mmahkememiz ve Yargıtayımız arasında bir tartışmaya neden oldu. Tüm bu tartışmaları ortadan kaldırmanın yegane yolu Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir." 

Can Atalay konusu

Sanayiciler: Kalifiye eleman ve çırak bulamıyoruz Sanayiciler: Kalifiye eleman ve çırak bulamıyoruz

Bakan Tunç, milletvekilliği düşürülen Can Atalay'a ilişkin şu açıklamalarda bulundu: 

"Özellikle meclisteki Can Atalay'la ilgili genel görüşmeyi sorduklarında, genel görüşme neticesinde ne olacak diye gazeteciler sorduğunda, genel görüşmede milletvekilleri görüşlerini açıklayacak ve kamuoyu da öğrenecek. Ama ortada bir Yargıtayca onanmış bir kesin hüküm varken ve yeniden yargılama yapılmamışken kesin hüküm ortadan kalkmadığı sürece bu hükümle ilgili meclisin yaptığı bir oylama yok, işlem yok. Dolayısıyla 'Meclisin bu konuda yapacağı bir işlem yok sözünü' meclis çözüm yeri değildir şeklinde değiştirdiler. Halbuki Meclis her şeyi yapabilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi milli iradenin tecelligahıdır ve anayasayı da değiştirebilir, yeni anayasa yapabilir, yargı kurumlarımızın fonksiyonunu da değiştirebilir. Her şeye gücü yeter. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden daha kudretli bir kurum olamaz. Maalesef birileri hemen o genel görüşmede ne yapılabilirin cevabını alıp 'meclis çözüm yeri değildir' şeklinde çarpıtmaya çalıştılar. Maalesef siyasette bunlar da oluyor. Tabii biz görüşlerimizi doğru bir şekilde açıklamaya devam ediyoruz."

"Dağı taşı arıyorlar, her yeri arıyorlar ama maalesef bulamadılar"

Diyarbakır'da kaybolan Narin Güran soruşturmasına değinen Bakan Tunç, "Asıl temennimiz Narin kızımıza sağ salim ulaşılabilmesi" diyerek şöyle konuştu: 

"Narin kızımızın kaybolması bizi çok derinden sarstı. Hala on beş gündür bulunamadı. İnşallah sağ salim bulunur. Tabii devletin tüm imkanları oradaki güvenlik güçlerimiz, AFAD'ımız hepsi seferber oldular. Dağı taşı arıyorlar, her yeri arıyorlar ama maalesef bulamadılar. Tabi soruşturma devam ediyor. Soruşturma ile ilgili yayın yasağı alındı. Çünkü soruşturma ile alakalı orada televizyonlar canlı yayın yapmaya başladılar. Yani soruşturmanın selameti açısından da bu doğru değildi. Çünkü oradaki özellikle soruşturmanın selametini de korumak ve daha sağlıklı veriye ulaşabilmek gerekiyordu. O nedenle bir yayın yasağı alındı. Ama diğer taraftan aramalar devam etti. Çok sayıda kişinin ifadesi alındı. Yine orada özellikle şüpheli görülen kişilerle ilgili bir takım ifadelerden yola çıkarılarak tespitler yapıldı. İşte abisinin üzerinde bir inceleme yapıldı. Adli tıp raporu geldi. O izlerin ona ait olmadığına ilişkin bir rapor kime ait olduğunun tespit edilemediğine ilişkin bir rapor verildi. Sonrasında amcasıyla ilgili bir tutuklama kararı verildi. Orada tabii soruşturma devam ediyor. Bizim burada soruşturmanın gidişatıyla ilgili teferruatlı bilgi vermemiz mümkün değil soruşturma açısından. Ama adli tıpın bir takım tespitleri var. DNA tespitleri var. Annesi ve babasıyla kan örnekleri alındı. Ve o araçta amcasının aracındaki DNA'nın uyuştuğu görüldü. Bu yönde bir rapor var ve bu kuvvetli bir şüphe. Bu şüphe nedeniyle de bugün Suç Ceza Hakimliği bir tutuklama kararı verdi. Neticede burada soruşturmanın sağlıklı bir şekilde sürmesi önemli. Mahremiyet ilkesini de koruyarak bunu yapmak lazım. Dolayısıyla hep beraber soruşturmayı da bekleyeceğiz ama asıl temennimiz Narin kızımıza sağ salim ulaşılabilmesi. bütün temennimiz bu."

"Siyasetçilerimizin sorumlu davranması lazım"

İzmir'de yaptığı sokak röportajı sonrası tutuklanan ve geçtiğimiz günlerde tahliye edilen Dilruba Kayserioğlu'nun devam eden yargı süreci hakkında konuşan Bakan Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i eleştirdi. Bakan Tunç, "Milletin yüzde 52 oyuyla Cumhurbaşkanı seçilen Cumhurbaşkanımıza yönelik kabul edilemeyecek ifadeler kullanması, kabul edilemeyecek ifadeler kullanması kullanan bir kişiyi ve bu yönde bir soruşturması devam eden bir kişiyi yanına oturtması, onu baş tacı etmesi milletimizi rahatsız eder" dedi. Tunç şöyle konuştu:

"Yargı süreci devam ediyor. Yani burada neticede sosyal medya aracılığıyla yayılan bir sokak röportajı var. Sokak röportajı yasak mı Türkiye'de? Değil. Herkes düşüncesini özgürce ifade edebilir, bunda hiçbir sınırlama olamaz diyebilir miyiz? Özgürce ifade ederken düşünce ve ifade özgürlüğünün de anayasamızda kanunlarımızda sınırı var. Dolayısıyla burada soruşturma konusu olan kişinin söylediği ifadelere baktığımız zaman millete yönelik bir hakareti söz konusu. Yani millete gerizekalı diyor affedersiniz yani söylemeye bile insan utanıyor ve farklı şeyler de söylüyor daha devamında. Ben buradan söyleyemiyorum onu. O milletimize söylediği hakaretlerin halkı kin ve düşmanlığa tahrik teşkil edeceğine yönelik savcılarımızın tespiti oldu. Ve o süreçte tutuklama kararı verildi. Şimdi bir kişiye size karşı birisi gerizekalı dediğinde siz ne yaparsınız? Teşekkür etmezsiniz, bana hakaret etti dersiniz, dava açarsınız. Ama millete birisi gerizekalı dediğinde milletin o hakkını kim savunacak? Kamu adına Cumhuriyet Savcıları savunacak. Dolayısıyla sosyal medya da bir özgürlük alanı evet bunu kabul ediyoruz ama gerçek hayatta suç teşkil eden bir konu gerçek hayatta hakaretse halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek bir cümle ise bu sanal medyada da sosyal medyada da yapıldığında suç teşkil eder. Dolayısıyla o yayınları yaparken ona dikkat etmek lazım. Yani orada bir talihsizlik, Sayın Özel'in hemen onu yanına oturtması, millete hakaret eden bir kişiyi baş tacı etmesi, milletin yüzde 52 oyuyla Cumhurbaşkanı seçilen Cumhurbaşkanımıza yönelik kabul edilemeyecek ifadeler kullanması, bunları kullanan bir kişiyi ve bu yönde bir soruşturması devam eden bir kişiyi yanına oturtması, onu baş tacı etmesi milletimizi rahatsız eder. Dolayısıyla siyasi partilerimiz, genel başkanların özellikle bu konuda dikkat etmesi lazım. Yani buradan onlar bir puan kazanmaz. Onlar buradan puan kaybeder. Siz millete geri zekalı diyeni yanınıza oturtup ona kürsüde methiyeler düzerseniz yarın bir gün onu milletvekili de yaparsınız. O zaman ne olacak? Milletvekili adayı da yaparsınız. Bu olmaz. Bu kamu düzeninin ihlali aslında. Bu anlamda siyasetçilerimizin sorumlu davranması lazım. Bu sorumlu bir davranış olmadı."

"Okulu bitiren subayların nasıl yemin edecekleri kanunda belli"

Teğmenlerin yemin törenine ilişkin konuşan Bakan Tunç açıklamasını şu cümlelerle tamamladı: 

"Kanunlarımız var. Yani okulu bitiren subayların nasıl yemin edecekleri kanunda belli. Zaten Cumhurbaşkanımızın huzurunda o tören yapıldı ve yemin edildi. Burada özellikle toplum kesimlerini milletimizi rahatsız edecek eylem ve söylemlerden kaçınmak lazım. Bu anlamda bir rahatsızlık oluşturdu birçok geniş kesimlerde. Bu anlamda tabii bunun disiplin hükümleri bakımından neye tekabül eder? Tüm bunların değerlendirilmesini yapacak olan ilgili kurumdur. Dolayısıyla yanlış yorumlanacak, kamuoyunu rahatsız edecek bir takım davranışlara fırsat vermemek lazım. Bu anlamda özellikle daha hassas olunması gereken bir yer orası. Bu anlamda milletimizi rahatsız edecek eylem, davranış ve tutumdan kaçınmak lazım. O nedenle asıl yemin kanunen yapılan yemindir. Dolayısıyla bizim o yöndeki görüşümüz eğer kanuna aykırı bir durum varsa ilgili merciler zaten onun çalışmasını yapar."

Kaynak: ANKA